Sağlık

Sibel Hastalığı Nedeniyle Konuşamıyor: Depremde Çocuklarıma ‘Buradayım’ Diyemedim

İskenderun’da yaşayan 2 çocuk annesi 29 yaşındaki Sibel Dağ, 5 ay önce beyin kanaması geçirdi. Anevrizma kanaması sonrası yoğun bakıma alınarak entübe edilen Dağ’ın nefes borusunda belirgin darlık oluştu. 20 gündür yoğun bakımda kaldığı hastanede hayati risk haline gelen solunum problemini gidermek için kendisine trakeostomi açıldı. Beyin sarsıntısı geçirmeden önceki gün hastaneden taburcu edildiğinde konuşamadığını anlatan Sibel, “Psikolojim çok bozuktu. Çocuklarım bana bir şeyler söylüyordu, cevap veremedim. Deprem anında bile çocuklarıma ‘buradayım’ diyememiştim. Depremde önceki gün taburcu olduğum hastane de çöktü ve halen hastanede yatan birçok hasta enkaz altında kaldı. Bu da beni çok etkiledi.” konuştu. Umut kalmayarak Göğüs Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Sina Ercan ve ekibi tarafından gerçekleştirilen ameliyatın ardından hem sağlığına hem de unuttuğunu söylediği sesine kavuştu.

 

Nefes borusundaki daralma nedeniyle eşini neredeyse kaybettiğini söyleyen Anıl Dağ, yaşadıkları sıkıntılı anları paylaştı. “Eşimin önce beyin kanaması geçirmesi, ardından nefes borusunun daralması ve ardından deprem olması bana şaka gibi gelmeye başladı. Yaşadığımız tüm bu olaylara rağmen dünyanın en mutlu insanı olduğumu söyleyebilirim çünkü eşimi böyle görüyorum.

Eşinin sağlık sorunu için yaptığı araştırmanın ardından Sina Ercan’a ulaşan Yeditepe Üniversitesi Hastaneleri Göğüs Cerrahisi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Ercan’la çalış.

“ÇARE ARAYAN MİR ANIL TELEFONLA ULAŞTI VE EŞİNİ BURAYA GETİRMEK İSTEDİĞİNİ SÖYLEDİ”

Yeditepe Üniversitesi Hastaneleri Göğüs Cerrahisi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Sina Ercan ise Sibel Dağ’ın geçirdiği süreçle ilgili şunları söyledi:

“Hanım. Beynindeki anevrizma kanaması sonrası yaşadıkları yüzünden Sibel çok zor durumda nefes alamıyordu. Anevrizma kanaması sonrası ağır bakım ve entübasyon geçirdi. Bebek boyundaki entübasyon tüpüyle bile entübasyon yapamadılar çünkü trakeada çok belirgin bir daralma vardı. Bu da tabii ki yaşam için çok ciddi bir risk oluşturuyor. Depremin hemen öncesi dönemde olması olayı daha da karmaşık hale getirdi. Çare ararken eşi Anıl Bey bana ulaşarak eşini buraya getirmek istediğini söyledi. O durumdaki bir hastayı nakletmek çok önemli riskler içeriyor. O yüzden oradaki anestezi uzmanıyla görüştüm. Uygun bir yerden uygun bir kanül bulduk ve hastanın trakeostomisinin orada açılmasına izin verdik. Amacımız hastanın nefes almasını sağlamak ve bundan sonraki süreci hayati tehlike oluşturmadan devam ettirmekti.”

“ICURED BAKIMDAN ÇIKTIKTAN SONRA BİR HAFTA ARAÇTA KALDIM”

Çocuklarının yanına dönmek için gün sayan Sibel Dağ, yaşadıklarını şu cümlelerle aktardı:

“5 ay önce beyin kanaması geçirdim. Ondan sonra 20 gün hastanede yattım. Eve geldikten sonra nefes alma problemim oldu. Ayaktaydım, nefesim daralıyordu, hareket edemiyordum. Bu nedenle tekrar ambulansla hastaneye götürüldüm. çok kötü günler geçirdim En sonunda özel bir hastanenin ağır bakım ünitesinde yer bulduk ve oraya sevk edildim. Geceleri hızla ameliyata girdim ve boğazımda açılan trakeostomi deliği ile nefes almaya başladım. Yaklaşık 20 gün hastanede kaldım, cumartesi günü hastaneden ayrıldım. Pazar akşamı o büyük felaketi yaşadık. Depremin ardından hastane de yıkıldı, tedavi gördüğüm birçok insan maalesef hayatını kaybetti. Sarsıntı meydana gelirken dinlenemedim bile; Büyük bakımdan çıkmama rağmen bir hafta araçta kaldım.”

“ÇOCUKLARIM BANA CEVAP VEREMİYORUM DİYORDU”

Dağ, “Gurduğum hastaneden çıktıktan sonra konuşamaz hale geldim, moralim çok bozuldu. Çocuklarım bana bir şeyler söylüyordu, cevap veremiyordum. Sarsıntı anında çocuklarıma ‘buradayım’ diyemedim. Bir buçuk ay sarsıntılı bölgede kaldık. Çok sıkıntı çekmeme rağmen eşim Prof. Dr. Sina Ercan hocamızla her zaman iletişim halindeydi, içimizi rahatlattı. Hocamıza güvenerek buraya geldim ve ameliyat oldum. Şu anda sağlığım yerinde ve sesim geri geldi. Tek istediğim çocuklarımla tanışmak. Sesimi duyduklarında çok keyifliydi.”

“EŞİMİN ŞU ANDAKİ DURUMU İLE AMELİYAT ÖNCESİ DURUMU ARASINDAKİ CİDDİ FARK”

Eşinin Antakya’daki yoğun bakımı sırasında Sina Ercan ile sürekli iletişim halinde olduğunu belirten 39 yaşındaki Anıl Dağ, “Hastanemizde yattığımız hastanede trakeostomi açıldı. İstanbul’a ambulans uçakla gelmeyi bile düşündüm. Sina hocam böyle bir şey yaparsam eşimi kaybedebilirim dedi. Bunun üzerine yaklaşık 20 gün oradaki hastanede kaldık. Yoğun bakımdan çıktık, eşim daha aklını başına toplayamadı, beyin sarsıntısı oldu; ne yapacağımı şaşırdım Hemen hocamızı aradım paniğe kapılmamamı, eşimin hayati tehlikesinin olmadığını, bizi aradığında ameliyat için İstanbul’a gelmemiz gerektiğini söyledi. Buraya gelene kadar eşimin de benim de psikolojimiz çok bozuktu. Bizi seven insanlar da çok üzüldü. Eşimin şu anki durumu ile ameliyat öncesi durumu arasında buradan İskenderun’a kadar olan mesafe kadar fark var” dedi.

“SİBEL’İN GÜLÜŞÜNÜ GÖRMEK BİZİM İÇİN EN BÜYÜK MUTLULUKTUR”

prof. Ercan sözlerini şöyle sürdürdü: Tüm bu süreci sonlandırdığımızda ve Sibel Hanım trakeostomi ile nefes alabilecek duruma geldiğinde Cumartesi günü İstanbul’a dönüşünü beklemek üzere hastaneden taburcu oluyor. Pazar günü Antakya’da deprem olur, kaldığı hastane yıkılır. Sibel Hanım ile hastanede kalan birçok hasta maalesef bugün aramızda değil, hepsine rahmet diliyoruz. O hastalık üstüne böyle bir süreçten geçmeleri ve bu sıkıntıların yarattığı gerginlik onları aile olarak çok etkiledi. Bugün birlikte buradayız; Çok karmaşık bir nefes borusu ameliyatından sonra Sibel Hanım bugün çok rahat nefes alabiliyor, sesi yüksek, morali düzeldi. Onun yüzündeki gülümsemeyi görebildik, bu bizim için en büyük memnuniyet. O geldiğinde ne konuşmak istedi ne de konuşabildi; ama şu an yeter, birkaç gün sonra iki çocuğu olacak.”

 

Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu